1 Aralık 2015 Salı

Hoşgeldin Aralık


Aralık için isterim ki Rabbimden,
 
İyilikler çoğalsın 💕

kötülükler yok olsun ⛔️, 

anneler çocuklarından ayrılmasın 👪,

Anne olmak isteyenler anne olsun 👶🏻

 sevenler sevdiğini kavuşsun👨🏻👩🏻 

sevmeyenler sevenine.. 💑

Evlenmek isteyenler evlensin 👰🏻

Ayrılmak isteyenler birbirlerine bir şans daha versin 💍

Senenin son ayı hepimiz için hayırlı uğurlu olsun 🙏🏻🎉💐🎈

4 Kasım 2015 Çarşamba

Jackpot


İş yerinde çalışırken en güzel giden şey patron yokluğunda dinlenilen radyodur kesinlikle :) 
Eski iş yerimde patronun yokluğundan istifade eden iş arkadaşım Alper Powertürk'ü açardı bizde müzik eşliğinde çalışırdık. 
Bilenler bilir Powertürk'ün Jackpot diye bir yarışması var. Telefon bağlantısı yapıp insanlara konser biletleri dağıtıyor.
Ben her Jackpot zamanı dalga geçerdim kesinde haberleri yoktur diye. 
Bir gün yine dinliyoruz Jackpot geldi yine Alper ' Ya herkese çıktı bir bana çıkmadı' deyine dikkatimi çekti. 'Aaa sende mi başvurdun' dedim. O da ' Evet sende kayıt yaptır şansını dene' dedi. Ben tabi inanmadığım için 'Onlar yalandır yaaaaaa' dedim. Ama yine girip kayıt oldum internet üzerinden.
Aradan iki, üç gün geçti. Bir akşam işten geldim evde oturuyorum akşam 10 civarı telefonum çaldı, açtım yabancı bir ses ' Merhaba Pınar şuan da jackpottasın' deyince ben tabi şok oldum :D 
Muhabbet şöyle devam etti;
-Nasılsın neler yapıyorsun?
- İşten geldim evde dinlemiyorum 
- Şimdi Jackpot senin için dönüyor hazır mısın?
- Evet hazırım.
-durırumajagjakam jackkkkpooottt :D
- Pınar cuma günü için bir planın var mı?
- Hayır yok.
-O zaman bizden Maltepe bilmem nerde Pinhaninin konserine iki kişilik bilet kazandın.
- Aaaa gerçekten mi çok teşekkür ederim çok sevindim... Vs sevinme halleri.
- Kimle gideceksin?
- Kardeşimle :/ 
- iİyi eğlenceler iyi akşamlar.
Dedi ve telefon pat diye kapandı ben neye uğradığımı şaşırdım tabi :D
Şimdi en önemli yere gelelim konsere gittim mi?
Hayır :/ çünkü Pinhani nedir ya insanlara Demet Akalın çıkarken bana çıkana bak :/ 
Bu da böyle bir değişik anı olarak kaldı hatıralarda.
Eğer siz de konser bileti kazanmak isterseniz hemen girip kayıt olun bence.














16 Eylül 2015 Çarşamba

Kısmet..



'' Kısmet ise gelir Hint'ten,Yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden? ''
Demiş Atalarımız ne güzel demişler.
Son zamanlarda bu söz adeta kılavuzum olmaya başladı eskiden istediğim birşey olmadığında hayata küsüyordum ama bunun kader, kısmet, nasip işi olabileceğini hiç düşünmüyordum.
Baktım ki bu işler istemekle olacak şeyler değil herşeyin bir yeri zamanı var bu söz karşıma çıktı. 
İşsizlikle başa çıkmaya çalışırken de çokça bu sözü getiriyorum aklıma...
Demek ki kısmet değilmiş veya demek ki daha iyisi gelecek diyorum.
Hayatımdaki en birinci önceliğim kendi ayaklarım üzerinde durabilmek ve görmediğim Avrupa ülkelerini görebilmek ama bunun için zaman gerekiyor galiba..
Bekliyorum bekliyorum bu işsizlik bitsin diyee :) 

Kısmet...

8 Eylül 2015 Salı

O burayı okuyor ona ne söylemek isterdin?

Son zamanlarda en çok popüler olan konu bu. 
Her ne zaman bir sözlükte yazmaya girsem en çok yazılmış ve her daim en son yazılmışlar arasında görür oldum başlığın kendisini..
'O' kişisi genelde insanlarda iz bırakan kişiler olmuş ve bu en çokta duygusal bağı olan kişilere adanılmış yazılar olmuş.
Sahi insanlar ciddi anlamda yazdıklarını birilerinin okuduğunu düşünüp mü yazıyolarlar ?.
Zira o kadar duygusal o kadar acıklı yazıyı her hangi bir anda yazılabileceğini düşünemiyorum.
Şu 'nick name' olayı olmasa insanlar duygularını dışa rahatlıkla vurabilirler miydi ki? 
Şahsım adına konuşursak eğer ben duygularımı kişinin yüzüne karşı söylemekten yanayım..
Oradan, buradan, dolaylı yollardan birşeyleri birilerine ifade etmek oldukça saçma bence :)
Bir de insanın fikri her geçen saniye değişmiyor mu sizcede?
Kendi adıma konuşmak gerekirse 18lik Pınar ile 25lik Pınar arasında kocaaaaa bir uçurum var ve iyi ki de var :)
O yüzden 'O' burayı okuyorsa selam canım naber demek isterim :)
Bir de hey sen yazdıklarım sana değil ama üstüne alınma da demek isterim :)
Lafın kısası gençler orda, burda, şurda naralar atacağınıza seviyosanız gidin konuşun bence <3












Ne Çok Acı Var



Gün kara, gün hüzünlü...
Söylenecek hiçbir şey yok...
Hakk'ını helal et ŞEHİDİM...

2 Eylül 2015 Çarşamba

20'LİK DİŞ.


En rahat olmasına rağmen en çok korktuğum koltuktur dişçi koltuğu...

O yüzdendir ki bu güne kadar hep ertelemiştim tedavilerimi.

En sonunda ailece tedavi olmaya karar verdik ve akrabamızın Zonguldak'taki kliniğinin yolunu tuttuk.

Beni zor zahmet koltuğa oturtturduktan sonra acı gerçekle yüzleştim. 

Ben ağrıyan dişlerimin dolgularımın eskimesine bağlarken meğer 20'lik dişlerimin çürümesinden çekiyormuşum ağrıyı.

Üç hafta içerisinde üst çekedekilerden kurtuldum. Hiç sıkıntı yaşamadım hemen kendini toparladılar. 

Alt çenedekilerin de öyle olacağını ümit ederken o aksine çok zahmetli çıktı. Hem çekilirken hem de sonrasında baya zorluklar yaşadım ki hala yaşamaktayım.

Kısacası bu 20lik dişin kalması bi zarar çekilmesi başka bi zarar. Ama ben eminim ki Rabbim onu yaratmışsa elbet bir yararı vardır ki yaratmıştır...

15 Ağustos 2015 Cumartesi

UÇUK TEDAVİSİ.




Uçuk, hayatım boyunca peşimi bırakmayan mikroplardan biri.
Özellikle yaz aylarında en az 3 kez uçuk çıkar dudak çevremde.
Ağrısının sızısının yanı sıra çirkin görüntüsüyle de beni oldukça rahatsız eder.
Tedavisi için denemediğim yöntem kalmamıştı.
Tahta kaşığı ısıtıp o bölgeye koymak mı dersiniz, yeni oluşmaya başladığında asetonla üzerine bastırmak mı dersiniz...
Kimden ne duyduysam onu uyguluyordum ama hiç birinde olumlu sonuç alamadım ne yazık ki.
Karasu devlet hastanesinin bizim yazlığın tam karşısına açılması sonucu yaklaşık 10 tane eczane de evin çevresine doluştu :)
Bir sabah uyandığımda baktım yine bir sızı var dudağımda hemen koşup eczaneye gittim.
Eczacıya bana en etkili uçuk ilacı verir misiz dedim ve hayatım resmen o andan itibaren kurtulmuş oldu :D
Ben daha önceden boşa bu kadar eziyet çekmişim yahu!
Kendisi minicik ama etkisi bir o kadar büyük olan 'Zovirax' krem'i yaklaşık 10 tl'ye temin etmiş oldum.

Kremi sürdükten sonra uçuğun büyümesi anında durdu ve hemen kurumaya başladı.
Yaklaşık 2 gün içerisinde uçuk tamamen yok oldu bu sayede ne tipimin şekli değişti nede o ağrıyı sızıyı yaşamamış oldum.:)
Şimdi çantamın olmazsa olmazı haline geldi bu ufaklık.
Sizinde eğer başa çıkamadığınız uçuklarınız oluyorsa mutlaka ve mutlaka denemenizi tavsiye ederim.
Şimdiden geçmiş olsun.

13 Ağustos 2015 Perşembe

25 OLDUM...

12.08.1990 - 12.08.2015 dile kolay tam 25 yıl :)



Nedense bende 25 yaş fobisi vardı. Geçen sene bu zamanlarda başlamıştı bu korku. Sanki yaş 25 olunca sorumluluklarım daha da artacak yapmam gereken şeyleri yapamadığım da daha çok kötü olacakmışım gibi hissediyordum. Ama dünden bu güne değişen pek bir şey olmadı :)

Derler ya hani insan hissettiği yaştadır diye heh işte bende kendimi 18'imde gibi hissediyorum hala. Böyle hissetmemin diğer bir etkisi de çevre faktörü :) övünmek gibi olmasın ama yaşıma inanmayan insanlar oldukça fazla :D :P

Yaz çocuğu olmanın tek bir dez avantajı var o da doğum günlerinde arkadaşlarınla birlikte olamamak. Sadece bir kere arkadaşlarımla birlikte doğum günümü kutladığımı hatırlıyorum ama bunun iyi olan yanı ise her sene ailemin yanında onlarla birlikte yeni yaşımı karşılıyor olmak.

Bu sene 12 Ağustosta İstanbul'a gelmem gerektiği için ailem bir gün önceden sürpriz yapmak istemiş.

Öğleden sonra maden deresine gidip ailecek piknik yaptık :)


Eve geldikten sonra kuzenim ve kız kardeşim son günleri olduğu için dışarı çıkmamızı istediler. Cafe'ye gidip oturduktan 5 dk sonra babamların sesini duydum. Arkamı dönüp baktığımda annemi, babamı, babaannemi, erkek kardeşlerimi görünce adeta şok oldum :/  hiç ama hiç anlamamıştım bu ciddi anlamda bana sürpriz oldu.

Hepimiz aynı masaya geçtikten sonra birden garson elinde pastayla gelince ben ikinci şoku da yaşadım :D O kadar mı safsın be Pınar diye sorabilirsiniz belki ama o kadar işte :D

Gecenin geri kalanı ise muhabbet sohbet bol kahkahayla geçti ve bir yaşıma da böylelikle girmiş oldum :)

O zaman ne diyoruz?

İyi ki doğdum 25 oldum :) :) :)













21 Haziran 2015 Pazar

BABA

Bugün hayatıma yön vermiş olan ve vermeye devam eden babam için yazıyorum...

Her baba kızı için özel midir? Ya da her çocuk seçemediği ailesi ile şanslı mıdır?

Ne yazık ki hayır ama şükürler olsun ki ben böyle anne babaya sahip olduğum için çok şanslıyım :)

Anlatmaya gerek var mı sevgimi? Bence ikimiz arasında kalsın :)

Seni çoook seviyorum babacım iyi ki senin kızınım iyi ki benim babamsın...






Seni unutur muyum hiç dedecim biliyorum hep bizim yanımızdasın seni çok özlüyoruz :(
















1 Mayıs 2015 Cuma

Esrarengiz Bahçe

Aylardır çok istediğim Esrarengiz Bahçe boyama kitabıma sonunda kavuştum.

D&R'da 20 tl olan kitaba idefix'den kargoyla beraber 15 tl'ye sahip oldum.

Kargo gelir gelmez oturdum ve hemen başladım boyamaya.


İçerisinde o kadar güzel desenler var ki açıkçası hangisinden başlayacağıma karar vermek biraz zamanımı aldı. :)

Ve ilk boyadığım resim bu güzellik oldu :) Kendisini Faber Castell ve Pritt kuru boyalar ile boyadım.


İkinci resimde sulu boya denemek istedim. Bu biraz zahmetli oldu resimlerin şekilleri baya ufak olduğundan boyamakta bir o kadar ince detay istedi. Ama gel gör ki en çok sevdiğimde bu sayfa oldu :) Sulu boya oldukça canlı renkler verdi. Sulu boya markası yine Faber Castell. Sulu boya ile denemek isteyenlere tavsiyem oldukça ince uçlu fırça kullanın kalın uçlu olanlar sıkıntı çıkartabiliyor.                                                                                                                                           


Bir diğer denemem ise Pastel boya oldu. Pritt'in pastel boyasını kullandım.Ama boyadıktan sonra sayfayı yırtıp atmak istedim :/ Pastel boyayı kullanmayı zaten hiç sevmezdim ama farklılık olsun dedim işte. Hepsi de güzel olacak değil ya canım :)



Renkli tükenmez kalemler de kullanmak istedim. Bunun için ufak bir resim seçtim. Renkler oldukça canlı gözüktü. Eğer kalem bitsin umurumda değil diyorsanız daha büyük bir resmi boyayabilirsiniz. 


Bu güzel ağacıda kuru boya ile boyadım rengarenk cıvıl cıvıl oldu :)



Yapraklardan yollar rengarenk oldu. Hayatımızın yolu da böyle rengarenk olsa ya :)


Bu lambayı da Mert boyadı :) Onu da paylaşmak istedim sizlerle.



Eğer gerçekten stres atmak istiyorsanız bu tarz kitapları almanızı tavsiye ederim. Başına oturduğumda zamanın nasıl geçtiğini gerçekten anlamıyorum. Birde insanı eski güzel dertsiz tasasız günlere götürüyor. :) Boyanacak daha bir sürü resim var. :) Belki bir post daha gelebilir daha sonra.

Hepinize rengarenk günler dilerim.








15 Nisan 2015 Çarşamba

Doğum Günü Organizasyonu

En küçük kuzenim Ahmet Yağız Mart 17'de 2 yaşını doldurdu.

2 yaş şerefine büyük bir organizasyon düzenlemek istemiş annesi :)

Son günlerde bu tarz organizasyonlar oldukça rövanşta bunların ticaretini yapan binlerce kişi var.

Ama bunların hiçbirine ihtiyaç yok biraz bilgisayardan anlıyorsanız çok rahat tasarlayıp çıktı alabilirsiniz.

Yengem her detayı düşünmüş yazılar, resimler, şekerler, vs vs...

Atlanmaması gereken önemli tek bir konu var o da konsept belirlemek. Bizim miniğin konsepti baykuş ve mavi renkti.


Fotoğrafta gördüğünüz tüm detayları yengem kardeşim ve ben bir gün öncesinden yaptık. Çok güzel görünmesine rağmen bir o kadar uğraştırıcı oldu bizim için.



Yengemin meşhur 1 milyonculardan aldığı ufak şişelerin içerisine kolonya doldurup üzerine stickerları yapıştırdık.  




Çocuklar için alınmış topitopları mavi saksıya yerleştirdik.




Suları ve peçeteleri de süslemeyi unutmadık :)




Yiyecekler nefisti :)



Paşamızın pastasının üzerinde kendi resmi vardı. Ama çok tatlı değil mi? :)



Gelen misafirlerin Ahmet için yazacakları hatıra kartları da gerçekten çok güzel bir fikir olmuştu.


En son gelen misafirlere hatıra amaçlı Ahmet'in resimlerin olduğu magnetler verildi.

Her şey gerçekten çok güzel olmuştu. Bu tarz organizasyonları kendiniz evde yaparak çok az masrafla çok güzel işler ortaya çıkarabilirsiniz.

Vee son olarak minik Paşamızın fotoğrafıyla bir posta da son veriyorum..









28 Mart 2015 Cumartesi

Zor Günler...

Mesele mezun olmak değilmiş, mesele iş bulabilmekmiş...

Sınavlarım açıklanır açıklanmaz iş aramaya hemen kalkıştım. İstanbul'daki tüm PR ajanslarına CV'mi mail attım. Neyse ki bir tanesi dönüş yaptı ve hemen görüşmeye çağrıldım.

Hayatımda daha önce hiç Anadolu Hisarına gitmemiş olan ben yolun uzaklığını hiç hesaba katmadan hemen işe başlamayı kabul ettim.

Ama her gün çekilmek zorunda olan 500T yolculuğu yokmu beni fazlasıyla yormaya yetti.



Bir de Göksu Evlerinin o devası büyüklüğü ve otobüsten indikten sonra bilmem kaç km yürümem daha işe başlamadan beni yormaya baya baya yetiyordu.




İşle alakalı zorlukları anlatmaya kalkışırsam buraya sayfalarca yazı yazmak zorunda kalabilirim :) O yüzden o konulara hiç girmek istemiyorum.

Arkadaşlarımı çok sevdiğimden ve işimi çok sevdiğimden yaklaşık 2 ay dayandım ama sonunda pes etmek zorunda kaldım.

İyi mi ettim kötü mü ettim bilemiyorum ama asıl zorlu süreç bundan sonra başlıyor benim için.

Henüz 1 hafta olmasına rağmen ben şimdiden işsizliğe alışamadım.

Buradan yetkililere sesleniyorum :) Lütfen yeni mezunlara iş imkanı tanıyın ve bize de en azından şans  verin...

Bizimde 4-5 yıllık deneyimimiz olması için bir yerden başlamamız lazım değil mi?










25 Mart 2015 Çarşamba

Mezun Var :)



Neden bağıra bağıra mezun olduğumu söylüyorum biliyor musunuz?

Bu yazıdan sonra bana hak vereceksiniz :)

2009- Eylül ayında Yeditepe Üniversitesinde başlayan lisans hayatımın ilk iki yılı hazırlıktan kurtulmakla geçti.

Baktım bu olacak gibi değil 2. yılın 2.döneminde okula ara verip bavulumla birlikte Londra yolunu tuttum.

(Londra kulağa hoş geliyor değil mi? Aslında hiçte öyle olmadığını bir başka postum da anlatacağım.)

Dil okulu deneyimimden sonra tek bir şansım kalmıştı. Hazırlığı geçebilmem için proficiency sınavını geçmem gerekiyordu.



Hazırlık yılları o kadar stresli o kadar sinirliydim ki. Düşünsenize sözde Üniversiteye gidiyorsunuz ama 9-4 arası derstesiniz ve teneffüslere zil çalınca çıkabiliyorsunuz. Biz arkadaşlarla hazırlığa yüksek lise diyorduk :)

Neyse ki sınavı kazanıp fakülteye geçebilmiştim.

Tabi insan ilk afallıyor. Yeni arkadaşlar yeni hocalar vizeler finaller...

Ama çok şanslıydık hem hocalarımıza hem de arkadaşlarımıza çok çabuk alıştık.

İlk sunum yapacaksınız 5 dk dediğinde hocamız biz 5 dk kendimizi anlatamamıştık :) Mezun olacağımız zaman son sunumda ise 1 saat yetmemişti bu aradaki gelişmeyi en iyi özetlerden biridir benim için :)

Fakülte hayatımı hiç yaz okuluna gitmeden 3.5 senede (7 dönem) bitirdim.

Hazırlığı uzatmanın acısını fakülteden çıkarttım kısacası.



Velhasıl...

Yeditepe bana ilk başlarda işkence gibi gelen, sonrasında çok sevdiğim  hatıralarda güzel anılar bırakan okulum olarak kalacak..

Okulla ilişiğimi daha dün kestim :)



Mezun olduğum henüz 2 ay oldu ama ben şimdiden öğrencilik hayatımı çok özledim.
















24 Mart 2015 Salı

Dede...



   En kıymetlim, en değerlim...

   Gideli o kadar uzun zaman oldu ki ama acılar hala aynı tazelikle.

   Sıkıntımız olduğunda danışacağımız tek kapımızdın..

   Herkesin yardımına ilk sen koşardın..

   Eve gelen misafiri yemek yemeden asla göndermedin.

   Gittikten sonra çok boşluğa düştük Dedem.

   Üniversite sonucunu öğrendiğimde yanımda bir tek sen vardın,
   
   Ağlamıştın..

   Şimdi mezun oldum Dedem...

   Haberin var mı? 

   Bence var.

   Biliyorum ve inanıyorum bizimle ilgili haberleri hep alıyorsun.

   Seni çok seviyoruz ve çok özlüyoruz..

   Bunu da hep bil olur mu?

Merhaba...

                                       

  Ben 24 sene önce o zamanlar İstanbul'un en vazgeçilmez hastanesi olan Zeynep Kamil'de doğmuş Pınar Zeynep. İsmimden de anlaşılacağı gibi ''Zeynep'' hastanenin bana kazandırdığı isimken, Pınar canım dedemin bana en güzel armağanı olmuş.




   Sarışın annenin kömür gibi bebeği önce şaşkınlıkla karşılanmış ama en nihayetinde ilk torun olma özelliği yerini şımarık bebek büyütmeye bırakmış..

   Tabi ki saltanatım sadece 3 yıl sürmüş. Sonra ardı ardına gelen iki kardeşle kıskançlık krizleri başlamış :)


     Biz 3 kardeş yolumuza devam ederken son paşamız da aileye katılınca kalabalık aile statüsüne girmişiz.

    Kalabalık ailenin zor  yanları olmasına rağmen güzellikleri daha ağır basıyor. İnsan zor zamanlarında bir tek onları ister yanında..

Her neyse...

Bundan sonra buralarda bir konu üzerine değil, akla ilk gelen konu üzerine yazmaya çalışacağım.

Beni izleyin anacım :)